Dünyadan Haberler
Moderator
CAN ÇIRNAZ - İsrail’in Gazze’de Hamas’a karşı başlattığı savaşın bölgesel bir çatışmaya sürüklenmesi konusundaki endişeler uzun süredir mevcut. Ancak bölgede yaşananlar, bu bölgesel çatışmanın aslında çoktan başladığına bir gösterge niteliğinde. Nitekim son olarak Yemen’deki Husilerin Kızıldeniz’deki ticari gemilere saldırıları ve sonrasında ABD’nin bu gruba müdahalesi, çatışmanın bölgesel, hatta küresel bir hale geldiğinin göstergesi olarak yorumlanabilir.
Bu bölgesel çatışmada başroldeki ülke ise İran. İran, Gazze’deki savaşı da fırsat bilip, bölgede sürdürdüğü vekalet savaşlarına yeni bir boyut kazandırdı. Zaten uzun yıllardır süren çatışmalar, Gazze’deki savaş sonrası farklı nitelikler kazandı. İran bu şekilde bölgedeki ‘düşmanları’ İsrail ve Suudi Arabistan ile küresel ‘düşmanı’ ABD’ye olabildiğince çok zarar vermeyi amaçlıyor.
Gazze ile bağlantılı
İran’ın vekalet savaşları dört ana hat üzerinden sürüyor. Bu hatların en azından üçü Gazze’deki savaşla doğrudan bağlantılı. Gazze’den İsrail topraklarına 7 Ekim’de gerçekleştirilen saldırıların sorumlusu olan Hamas’ın en büyük destekçisi İran olarak görülüyor. İran’ın uzun yıllardır Hamas’ı hem askeri hem de ekonomik olarak desteklediği ifade ediliyor. Hamas’ın kullandığı silahların önemli bir kısmının İran’dan geldiği de elde edilen bulgular arasında.
İkinci hat ise Lübnan ve bu ülkede büyük güce sahip olan Hizbullah. Hizbullah bölgede İran ile doğrudan ve sarsılmaz bağı bulunan en önemli askeri ve siyasi güç. Gazze’de savaşın başlamasıyla birlikte İsrail’in kuzey sınırı da hareketlendi. Hizbullah güçleriyle İsrail askerleri arasında halen devam eden ve bir savaşa dönüşmesinden endişe edilen çatışmalar başladı. Hizbullah’ın savaşa girme ihtimali, ‘tehdit’ seviyesinde kalsa dahi hala önemli bir ihtimal olarak zihinlerde. Bununla birlikte Hizbullah’ın savaşa girmesi, başta ABD olmak üzere küresel aktörleri de savaşa çekeceğinden, çatışmanın her tarafı için büyük bir soru işareti.
Beklenmeyen cephe: Yemen
İşte burada Yemen’deki Husiler ortaya çıkıyor. Gazze’deki savaşın belki de en beklenmeyen, ancak etkisi en dikkat çekici aktörü haline gelen Husiler, Kızıldeniz’de gerçekleştirdikleri saldırılarla küresel ticarete büyük bir darbe vurdu. Saldırılar sonrası dünyanın en büyük konteyner şirketleri ana rotalarını değiştirmek zorunda kaldı, ticaret aksadı, Avrupa’da fabrikalar durdu. İran destekli Husiler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde alınan kararın hemen ardından ABD ve İngiltere’nin hava operasyonuyla karşılaştı. Bu saldırıların devam edip etmeyeceği bilinmiyor ancak Husilerin ve dolayısıyla İran’ın, ABD’ye küresel ticaret üzerinden sert bir darbe vurduğu bir gerçek. Husiler ABD bağlantılarının meşru hedef olduğunu da duyurdu.
Dördüncü hat ise Irak ve Suriye. Irak’ta son dönemde özellikle ABD hedeflerine yönelik doğrudan saldırılar dikkat çekerken, Irak hükümeti de Amerikan askerinin ülkeden ayrılması yönünde dikkat çekici açıklamalar yapıyor. Ülkede kontrol uzun yıllardır Şii çoğunluğun elinde ve kurulan hükümetlerin İran ile çok yakın ilişkileri var. Ülkedeki Şii askeri gruplar ABD üslerine karşı saldırılar düzenliyor ve ABD’nin karşı saldırıları da görülüyor.
Uzun yıllardır bölgenin bir numaralı gündemi olan ancak Beşar Esad yönetiminin ülkenin büyük kısmında kontrolü sağlaması sonrası arka planda kalan Suriye’de de İran ana aktör. Esad yönetimini destekleyen ve savaşta başarı sağlamasını sağlayan İran’ın bu ülkede de büyük askeri yoğunluğu var. Ancak Suriye’nin mevcut bölgesel durumdaki etkisi şu an daha düşük.