Dünyadan Haberler
Moderator
Papa Francis geçen yıl, 2025 yılında Birinci İznik Konsili'nin 1700. yıldönümü için İznik'i ziyaret etme arzusunu dile getirmişti. 21 Nisan'da vefat etmesinin ardından, planlanan ayin ertelendi, ancak Vatikan heyetleri İznik'te hazırlık toplantılarına devam etmişti.
Halefi Papa 14. Leo ise ziyaret hazırlıklarının sürdüğünü söylemişti. Geçtiğimiz aylarda Papa 14. Leo'nun, ilk dış resmi ziyaretini 27-30 Kasım tarihleri arasında Türkiye'ye yapacağı bildirildi.
Alıntı Metni
İsrail saldırılarında Gazze halkının yanında yer almasıyla da tanınan Papa Leo’nun ziyaretini, Roma Sapienza Üniversitesi’nde; 'Vatikan, Katolik cemaatler ve Avrupa’daki sağ partilerle etkileşimleri' üzerine post-doktora çalışması da yapan akademisyen Dr. Canan Tercan, Milliyet.com.tr'ye değerlendirdi.
İstanbul Boğazı’nın en ihtişamlı binası satışa çıkarıldı
PAPA LEO: ILIMLI VE MODERNİST BİR LİDER
Papa Leo, selefi Papa Francis’in yolundan gidiyor ve modernist; insan hakları ve merhamet odaklı yaklaşımları ile biliniyor. Özellikle din savaşlarının çıkarılmak istenildiği bu dönemde dünyada 1.5 milyar mensubu olan Katolik inancının lideri olmak, dünya politikalarında etkili olmak ve kamuoyunu harekete geçirebilmek anlamına da geliyor. Bu sebeple Vatikan’ın siyasi duruşu bireysel ve kolektif pozisyon belirlemede çok etkili.
Papa Leo’nun duruşu, 2019 da Papa Francis’in Müslüman yetkililerle imzaladığı Evrensel İnsan Kardeşliği Belgesi’nin devamı niteliğinde olarak, İslam dünyası ile Katolik Kilisesi iletişimini benimsiyor. Ülkemiz için ise, Papa, Türkiye’nin Müslüman bir ülke olarak küresel barış inşasındaki rolünü vurguluyor.
KÜRESEL POLİTİKA VE DİPLOMASİ
Papa Leo, sadece dini bir lider değil, aynı zamanda uluslararası barış konularında aktif bir figürdür.
Gazze ve Ukrayna’da savaşlarının bitmesi çağrıları ve duaları siyasi bir mesajdır. Gazze Savaşı’nda, ABD ve İsrail politikalarıyla farklı bir çizgide hareket etmiş, hatta savaş devam ederken Gazze’nin yanında olduğunu belirten Türkiye ile ilişkileri sıcak tutmuştur. Bu ise, ABD-İsrail hattı tarafından tepki çekmiştir.
Efsane valinin oğlu 45 yıl sonra babasının aracını bulup satın aldı
Bunun üzerine ABD, her iki ülke için de denge unsuru olarak; Türkiye’deki Ortodoksları Washington’a davet edilerek “Türkiye’de zulüm” ifadelerinin geçtiği, resmi bir diyalog gerçekleştirmiştir. Böylelikle kayıtlara Türkiye’de Hristiyan Azınlıkların zulüm gördüğü ifadesi düşürülmüştür. Bu gerçekçi olmayan ifade Türkiye’ye karşı ileride “gerekli durumlarda” kullanılmak üzere, manipülasyon söylemi olarak üretilmiştir.
Bu görüşme Vatikan’a da; ABD’nin yanında yer almadığı noktalarda, Trump yönetiminin Vatikan’dan ziyade, Ortodoks dünya ile de işbirliği yapabileceğinin mesajını vermektedir.
Tüm bunların yanında, bu yıl Amerika’daki Yunan Ortodoks liderinin, Başkan Trump’a sembolik bir haç vererek “Konstantinopolis’i geri al” mesajı vermesi, dini motivasyonlu siyasi bir savaş hamlesi olarak yorumlanmıştı.
Bu anlamda Papa Leo’nun Türkiye ziyareti anlamlıdır ve Vatikan’nın Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmesi Hristiyan-Müslüman ilişkilerinde barışçıl ve etkin rol oynamaktadır.
Alıntı Metni
PAPA’NIN İZNİK ZİYARETİNE KARŞI GÖRÜŞLER
Atatürk’ün 1924 tarihinde bu ziyarete izin vermemesi üzerine yapılan yorumlar var. Oysa, Atatürk’ün o dönemde Papa’nın İznik ziyaretine izin vermemesi, O’nun dünya görüşünden değil, tamamen dönemin hassas konjonktüründen ve manipülasyon ihtimalinden kaynaklanıyordu.
Samsunlu Yusufhan 10 yaşında lise mezunu oldu: Okulu bitirmem 2 yılımı aldı
Birinci Dünya Savaşı’nda Hristiyan güç merkezli blokla çatışmış bir ülkenin, kuruluşunun 1.yılında böyle bir ziyarete izin vermemesi stratejik açıdan en doğru karardı. Nitekim Atatürk’ün yaklaşımı:
“Türkiye, kendi topraklarında başka bir ülkenin ya da dini otoritenin siyasi veya ekümenik iddiasına kesinlikle izin veremez. Dini tören, ibadet sınırlarını aşmamalıdır.” şeklindedir.
Bu sözler, Türkiye’de tüm dinlerin özgürce ibadet edebilmesini güvence altına alırken, devlet egemenliğini zedeleyecek her türlü dış siyasi veya dini otorite iddiasına karşı da net bir duruşu ifade eder.
Cumhuriyet’in kuruluş yılları Türkiye’nin en kırılgan, en tehlikeli dönemiydi: Devlet henüz yeni kurulmuştu, birçok Avrupa ülkesi Türkiye’yi hâlâ “hasta adam” olarak nitelendiriyordu. Sevr Anlaşması’nda İstanbul ve çevresinin uluslararası bölge hâline getirilmeye çalışılması, ise 1924 tarihinde çok taze bir olaydı.
Haftaya üşüyeceğiz, sıcaklıklar düşecek! Meteoroloji son haritayı paylaştı
Ancak, 1930’lardan itibaren Türkiye Cumhuriyeti hızla kurumsallaşmış, Atatürk, Balkan Antantı (1934) ve Sadabat Paktı (1937) ile daha önce savaşılmış ülkelerle bile barış ve dostluk kuşağı oluşturmuştur. Atatürk’ün vizyonu, uluslararası dostluk hukukuna dayanan, saygın ve istikrar üreten bir Türkiye’ydi. Dolayısı ile, bugün Atatürk yaşasaydı, Papa’nın İznik ziyaretini memnuniyetle karşılardı.
Papa’nın İznik ziyaretinin engellenmesi ise, uluslararası ilişkilere ve de Türkiye–Vatikan dostluk hukukuna aykırı bir görüntü oluşturur. Dahası, küresel bir aktör olan Türkiye’yi, sembolik bir dini ziyaret karşısında kırılgan pozisyona düşürür. Oysa Türkiye, 100 yıllık laik Cumhuriyeti ve 1071’e uzanan devlet geleneğiyle çok köklü bir ülkedir ve bu tarz büyük organizasyonlara ev sahipliğini memnuniyetle yapacak pozisyondadır.
Papa’nın yapacağı tarihî ve sembolik bir ziyaret, Türkiye’nin hoşgörü kültürü ve güçlü devlet geleneği açısından bir sorun değil; aksine diplomatik prestijini ve etki alanını artıracak bir fırsattır.
TÜRKİYE-VATİKAN İLİŞKİLERİ VE YENİ PAPA’NIN MÜSLÜMANLARA YAKLAŞIMI
Papa Leo’nun Vatikan’da göreve başladıktan kısa süre sonra, Cumhurbaşkanımızın eşi Sayın Emine Erdoğan’ın Vatikan’da konuşma yapması, Türkiye Vatikan ilişkilerinin önemli bir göstergesidir. Zira, Emine Hanım, Müslüman bir ülkenin liderinin eşi, hem de kamuoyunda, dini bütün Müslüman örnek bir kadın figürüdür. Dolayısı ile bu konuşma Müslümanlarla iletişimde bir pozisyon göstergesidir.
Papa Leo’nun Vatikan kütüphanesinde Müslüman araştırmacılar için mescit açtırması, Gazze’de Müslüman masum sivillerin ayinlerde anılması ve oruç ve haç ibadetleri ile katliamın durması için toplu dualar edilmesi, Katolik bazı radikal cemaatler tarafından eleştirilse de, O, bu süreçte, evrensel kapsayıcı politikalar izlemiştir.
NİJERYA
Papa Leo, benzer bir tutumu Nijerya çatışmalarında da sergilemektedir. ABD başkanı Donald Trump, Nijerya’da Hristiyanların Müslümanlar tarafından zulme maruz kaldığını iddia etmektedir. Oysa bu bölgesel bir sorundur. Maalesef, yıllardır Müslümanlar da Hristiyanlar da çeşitli silahlı gruplar tarafından, su kaynağı, örgüte katılmama vb. sebeplerden şiddete maruz kalıyorlar. Camiler, köyler ve kiliseler yakılıyor, kızlar kaçırılıyor vs. Ancak bu bir din savaşı değil, topluma yönelik bir savaştır. Örneğin; Fulaniler, her iki dine yönelik saldırı düzenlerken, Boko Haram ve ISWAP örgütleri Müslümanları daha fazla katlediyor. Bu noktada, özellikle bir din üzerinden değil şiddetin durması üzerinden politika geliştirmek gerekli.
Hal böyle iken, tüm medya ve ABD lideri bunu biliyor iken, yanlış ve maksatlı şekilde, din savaşı propagandasının yapılması, İsrail ve destekçilerinin yeni bir haçlı seferi ile Hristiyanlar ve Müslümanlardan kurtulmak çabası olarak görülüyor.
Papa Leo ve Vatikan yetkilileri ise “Hristiyanlara Nijerya’da zulüm yapıldığı” iddialarına, “Nijerya’da hem Müslümanların, hem Hristiyanların zulüm gördüğü, bunun bir din sorunu değil, bir terör sorunu olduğunu” belirterek cevap veriyorlar.
TÜRKİYE AÇISINDAN ZİYARET
Papa Leo’nun ziyareti, dini ve kültürel boyutun ötesinde, Türkiye’nin diplomatik etkisini güçlendiren bir adımdır. Tarihsel mirasını koruyan, çok kültürlü ve çok dinli bir mozaiğe sahip ülkemizin, uluslararası arenada bu denli önemli bir anma törenine ev sahipliği yapması ve bunun Ortodoks ve Katolik dünyada dengeli bir duruş ile birleşmesi, Türkiye’nin çatısının ne denli geniş olduğunun bir göstergesidir. Bunların yanında, ülkemiz, bu tarihi bölgenin dünya vizyonuna bu denli aktif bir süreç ile katılması ile turizm ekonomisine de önemli bir kapı açmaktadır.